Bir dilin dilbilimsel betimlemesini yapabilmek için 'ideal' bir iletişim ortamına gerek vardır. Aslında günlük hayatta kurulan iletişim genellikle 'ideal'den uzaktır. Tümce ya da sözcükleri her zaman temel anlamlarıyla kullanmayız. Bazen söylediğimiz düşündüğümüzün tam tersi olabilir. Ya da düşüncemizi dolaylı bir biçimde aktarabiliriz. Örneğin, çok soğuk bir günde "hava ne kadar sıcak" tümcesiyle aslında soğuk olduğunu anlatabiliriz. Dili değişik amaçlarımızı ifade etmek için kullanabildiğimiz gibi içinde bulunduğumuz ortama göre de konuşma biçemimiz (style) değişmektedir. Örneğin "kapıyı aç/açar mısın?" gibi bir anlatımı yakın ilişki içinde olduğumuz bir kimseyle konuşurken kullanırız. Ama "lütfen kapıyı açar mısınız/ rica etsem açar mısınız?" anlatımını daha resmi bir ortamda kullanırız.Çünkü aynı dilin kullanıldığı bir toplumun bireyleri olarak belli durumlarda bizden beklenen şekilde konuşmamız gerekmektedir. Başka bir deyişle, konuşma biçemi ve sözcük seçimimizi içerisinde bulunduğumuz bağlam belirlemektedir. Bu bağlam içerisinde konuşmacı ve dinleyiciden başka, kişilerin toplumsal durumu (status), yaş ve cinsiyetleri, iletişimsel amaçları ve bağlamın resmi ya da resmi olmayan bir ortama sahip olup olmaması gibi faktörler de önemli rol oynamaktadır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Şubat 1990 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1990Dilbilim Araştırmaları Dergisi 1990 |
Bu eser
Dergi DOI:10.18492/dad